Çocukluk Çağı Travmaları
Judith Herman çocuk istismarını “Erişkin yaşamda ki tekrarlayan travma, kişiliğin daha önce biçimlenmiş yapısını kemirir fakat çocukluktaki tekrarlayan travma kişiliği biçimlendirir ve çarpıtır” şeklinde ifade etmektedir. Çocukluk çağı travması denilince akla ilk cinsel istismar gelmektedir. Ancak travma geniş bir kavramdır ve bir çok farklı travma türü vardır. En genel çerçevede travmayı hayati tehlike yaratan ve hayati tehlike yaratmayan olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. Bu travmalardan bazıları depremler gibi doğal afetler, sonucunda hayati risk taşıyan olaylardır. Bunları büyük “T” olarak tanımlayabiliriz. Bazıları ise; hayati tehlike arz etmeyen ancak kişiyi içinde bulunduğu toplum veya kültür içerisinde utandıran, küçük düşüren olayları küçük “t” olarak ifade edebiliriz. Her birey hayatında çeşitli travmalara maruz kalmaktadır. Yaşanılan travmanın şiddeti, sürekliliği ve sıklığı kişinin günlük yaşam becerileri ve iyi olma hali üzerinde ki etkisi bakımından oldukça önemlidir.
Çocukluk çağı travmalarının içerisinde; fiziksel istismar, duygusal istismar ve cinsel istismar dahil edilmektedir. Ancak bunlarla birlikte; fiziksel ihmal ve duygusal ihmal de dahil edilmektedir. Çocukların gelişimini olumsuz olarak etkileyecek olan her türlü davranış ve söylem istismar olarak tanımlanmaktadır. İhmal ise; çocukların bakımlarının yapılmaması, yeterli derecede gıda alamaması, eğitim hizmetlerinden faydalanamaması, sevgi ve şefkatten yoksun bir şekilde büyümesi kısacası sanki çocuk hiç yokmuş gibi davranılması olarak açıklanabilmektedir.
Yaşanılan olumsuz yaşantılar yıkıcı etkiler yaratabilmekte veya çocuk ve ergenin günlük yaşam becerilerini tamamen bozabilmektedir. Bu olumsuz yaşantıların çocuk ve ergenler üzerinde yetişkinlere oranla daha fazla yıkıcı etki bıraktığına dair çeşitli araştırmalar vardır. Bazı araştırmacılara göre; gelişmekte olan bir beyin, kötü anıların ulaştırdığı bilgilere daha açıktır. Bu kötü anılar; stres tepkilerini ve hormonları tetiklemekle birlikte sinir sisteminde de kişiyi olumsuz etkileyecek faktörleri devreye sokmaktadır. Böylece yaşanılan travmalara bağlı olarak fiziksel reaksiyonlar da ortaya çıkabilmekte ve çocuk ve ergenlerde çoğu zamana aile psikolojik kökenli olduğunu anlayamamaktadır.
Travma yaşayan kişiler için en zoru; travmatik olay sırasında sergiledikleri davranışlar nedeniyle; sonrasında yaşadıkları utançla yüzleşmektir.
Peki yaşanılan bu korku ve yoğun utanç ile nasıl baş edilir? Travma ile baş etmek uzun ve meşakkatli bir yoldur. Çocuk ve ergenler yaşanılan olayın suçlusu olarak sürekli kendilerini gösterirler. Öncelikle kendilerine olan yoğun suçluluk ve beraberinde gelen duyguların çalışılması oldukça önemlidir. Terapiler esnasında; içsel kaynakların arttırılması büyük fayda sağlamaktadır. Çocukluk ve ergenlik döneminde yaşanılan travmalar da EMDR terapisi ile de çalışılabilmektedir. EMDR ile travmaya dair anılar çalışılarak kişinin üzerinde oluşturduğu baskıyı ortadan kaldırabilmek mümkündür.
Travmaya maruz kalan mağdur çocuklarda tam bir içe kapanma görülebileceği gibi yoğun öfkeyle birlikte saldırganlık ve davranış problemleri de görülebilmektedir. Bunlarla beraber alt ıslatma ya da kaka tutamama, tırnak yeme, akademik başarının düşmesi gibi çeşitli problemlerde görülebilmektedir.